Devlet memuruyum. 18 yaşında trans kızım var. Hamileliğim sırasında hep kızım olmasını istemiştim, muayenede oğlum olacağını söylediler. Önce üzüldüm ama eşim oğlum olacak diye sevinince ben de sevindim. Doğum gerçekleşti, çocuğumuz erkek olarak dünyaya geldi ve biz de onu erkek olarak kabul ettik. Çocukluğu boyunca herhangi bir şey hissetmedim ama çevremde gördüğüm örneklerden dolayı ister istemez “Acaba benim çocuğum da böyle olur mu?” endişesi yaşadım. Bir feminenlik var mı diye onu hep kontrol altında tutuyordum. Hal ve hareketlerinde bir farklılık var mı diye gözlemliyordum, oynadığı oyuncaklara bakıyordum.
O dönemde beni şüphelendirecek hiçbir şey olmadı. Ta ki ergenliğine kadar. 14 yaşındaydı, bilgisayarının internet geçmişinde eşcinsel ilişkiye dair bir arama bulunduğunu gördüm. Linki tıkladığımda karşıma çıkan görüntüler karşısında beynimde bir şeyler çaktı. Korktum, panikledim ve çocuğuma doğrudan “Bunu sen mi izledin?” diye sordum. İnkar etti. “Onlar gibi olursan ben seni evlatlıktan reddederim, bu evde yaşayamazsın. Benim senin gibi bir çocuğum olamaz” dedim. “Hayır anne, ben öyle değilim. Merak etme ben normalim, gey değilim.” dedi. Öyle deyince içime su serpildi ama yine de o korku kalbimin bir köşesinde kaldı.
Daha sonra onu takip etmeye devam ettim ve bazı haplar buldum. Ona fark ettirmeden hapların içeriklerini internetten araştırdım ve hormonlarla ilgili ilaçlar olduğunu anladım. Kadınlık hormonuyla ilgili haplardı. “Bu haplar ne böyle?” diye sorduğumda beni “Sen bilmezsin, anlamazsın” diyerek terslemişti. Ben haplarla ilgili bilgi topladıktan sonra inkar etmeyi bıraktı ve “Ben kullanıyorum” dedi ama farklı gerekçelerle kullandığını söyledi. Şüphelerim devam ediyordu.
Sonra birlikte bir yurtdışı seyahatine gittik. Bana bu seyahat sırasında açılmayı planlıyormuş. Yola çıktığımızda görüntüsünde herhangi bir değişiklik yoktu ve erkeksi davranmaya devam ediyordu. Birkaç gün sonra “Anne ben sana bir şey söyleyeceğim. Ben homoseksüelim” dedi. Öyle deyince beynimden vurulmuşa döndüm, “Korktuğum başıma geldi” dedim. “Nasıl olur, sen inkar etmiştin, yok öyle bir şey demiştin” dediğimde “Seni üzmemek için sakladım” dedi. “Sanki şimdi üzülmedim mi?” diye sordum. “Olsun en azından bu süre zarfında üzülmemiş oldun” diye teselli etmeye çalıştı. Ben tabii biraz saldırgan davrandım. “Öyle mi olacaksın, nasıl yaşayacaksın, böyle bir hayat mı yaşayacaksın” gibi şeyler söyleyerek, sözlü tacizlerde bulundum. Sonraki günlerde ona epey sert davrandım. Ama o hep alttan alıp, sevgimi elde etmek için uğraştı. “Anneciğim, canım benim, seni çok seviyorum, seni kaybetmek istemiyorum, böyle yapma, beni incitiyorsun. Önemli olan senin fikrin. Sen beni kabul ettikten sonra gerisi hiç önemli değil” gibi şeyler söylüyordu.
Oldukça zor günler geçirdim. Sabahlara kadar uykusuz kalıp, tabiri caizse; saçımı başımı yolmak istedim. Tabii tatil de burnumuzdan gelmiş oldu. Yanına gittiğimiz yakınım, sağolsun, hem onun açılması, hem de benim kabullenmem konusunda bize destek oldu. Bana “Teyzeciğim, o senin çocuğun, onu öyle kabul etmen gerekiyor. Öyle davranma, öyle konuşma” diye telkinlerde bulundu ve beni biraz frenledi.
Eve döndüğümüzde bana bir şey izlettirmek istediğini söyledi. “Benim Çocuğum” diye bir belgesel var, beni daha iyi anlamanı sağlar” dedi. Ben “İzlemek istemiyorum, görmek istemiyorum, bilmek istemiyorum ve seni de anlamak istemiyorum” dedim. Epey ısrar etti, ısrarlarına dayanamadım. Bu arada ona çaktırmadan internetten biraz bakmıştım. Bir akşam eve döndüğümde filmi zorla sonuna kadar izlettirdi. Filmi izlerken “Demek ki yalnız değilmişim, aynı durumda olan başka aileler de varmış” dedim. Hem onlar için üzüldüm, hem de “Neden ben, neden benim başıma geldi, neden herkes gibi olmadı? Ben ne hayal ediyordum nelerle karşılaştım?” diye düşündüm. Tabii bu arada, karşınızdaki kişi çocuğunuz olduğu için ister istemez kabullenme sürecine giriyorsunuz.
Daha sonra doktora gittiğimizde, bunun bu şekilde kabullenilmesi gereken bir durum olduğunu, kendi elinde olmadığını, ailesi olarak yanında durursak onun bu süreci daha kolay atlatabileceğini söyledi. “Siz yanında olmazsanız ağır şeyler yaşar ve onu kaybedersiniz” dedi ve daha önce bilmediğim kavramlar konusunda beni bilgilendirdi. Kimi çocuğun kadın bedeninde doğup, erkek gibi hissettiğini; kimisinin erkek doğup kadın gibi hissettiğini anlattı. Cinsel yönelimi hemcinslerine karşı olanlara gey veya lezbiyen; hem hemcinsine hem de karşı cinse karşı olanlara ise biseksüel dendiğini öğrendim. Trans erkek ve trans kadın ayrımını da bilmiyordum önceden, hepsini gey olarak biliyordum.
Toplantılara katıldıkça rahatlamaya başladım ve kendimi rahatça ifade etmeyi öğrendim. Yalnız olmadığımı gördüm. Benim durumumda olan diğer ailelerle bir araya gelip güzel paylaşımlarda bulunduk, çocuklarımıza destek olup onlarla daha çok şey paylaştık.
Demek ki eskiden dünyaya at gözlüğüyle bakıyormuşuz. Daha sonra şunları öğrendim: çocuğun ne olursa olsun senin çocuğun. Yanında durup ona destek olmalısın, çocuğunu bağrına basmalı, onu kurtlar sofrasına atmamalısın. Artık ilişkilerimiz daha iyi ve daha da iyiye gideceğine inanıyorum. Bu şekilde olması belki de iyi oldu. Önceki yanlış bilgilerimden, kalıplaşmış düşüncelerimden kurtuldum. İnsanlara, cinsiyetlere bakış açım değişti. Üniversite mezunu olmama rağmen önceden edinemediğim pek çok bilgiyi edindim.
Çocuğuma, “İyi ki varsın, sen ne olursan ol her şekilde kabulümsün, senin arkandayım, seni çok seviyorum” diyorum, çocuğum da bana “Canım anneciğim, seni çok seviyorum iyi ki benim annemsin, seninle çok mutluyum ve hep seninle yaşamak istiyorum” diyor. Her iki çocuğum da benim için aynı. Çocuklarımın transseksüel veya heteroseksüel olması benim için bir şey değiştirmiyor. Aralarında bir fark görmüyorum. Sonuçta benim canımdan bir parça.
Şu anda, ergenlik çağında olduğu için bir depresyon döneminden geçiyoruz. Bu yüzden eğitimini dışarıdan tamamlıyor. Ama çok zeki bir çocuk. Matematik ve fen derslerinde çok başarılı. Bu nedenle eğer bu sıkıntıları atlatırsak ve bu depresyondan kurtulursa başarılı olacağına inanıyorum. Annesi olarak her ihtimali göz önünde bulundurmaya çalışıyorum. Şu anda geçiş sürecindeyiz. Ameliyatlarını ve mahkemeleri atlatıp kimliğini değiştirebildiğinde ve kadın kimliğini aldığında, benim haklarımdan o da faydalanabilecek.
Çocuğum beni çok sevdiği için akşam işten yorgun döndüğümde çayımı hazırlar. Birlikte televizyon izleriz, bakım kremlerimi sürer, masaj yapar, bunlar ikimizin de hoşuna gidiyor. Kendi kendime “Elim ayağım tutmadığında bana bakacak bir çocuğum var” diyorum.
Çevremdeki pek çok kişi durumumuzu biliyor. Zaten ben söylemesem de görüntü olarak her şey ortada. Sorduklarında “Bu doğuştan gelen bir durum, hastalık değil, kendini kadın hissediyor, biz bu süreci birlikte tamamlayacağız. Ben onun yanındayım. Gerekli ameliyatlardan sonra kadın olacak. Benim artık bir oğlum, bir de kızım var” diyorum. Ben karşılarında güçlü durunca hiç kimse bir şey söyleyemiyor ve herkes destek oluyor. Destek olmasalar da başkasının ne dediği önemli değil. Önemli olan benim düşüncem. Tabii çevremdeki insanların ön yargılardan kurtulması bu durumdaki çocuklar ve gençler için önemli. Böylelikle onlara karşı yanlış tutumların bir nebze önüne geçilebilir. Bunu toplum adına bir gelişme olarak görüyorum. Herkes kendi çevresini etkilerse toplum böyle böyle bilinçlenir ve hiç kimse doğuştan gelen özellikleri yüzünden hor görülmez, öldürülmez, zarar görmez. Herkes mutlu olduğu şekilde yaşar. Kimsenin kimseyi yargılamaya, öldürmeye, zarar vermeye hakkı yok. Yaşamak, dünyaya gelmiş her canlı gibi LGBTİ+ çocuklarımızın da en doğal hakkı.